.jpg)
''PEK YAKINDA''
Senaryosunu Cem Yılmaz'ın yazdığı ve yönettiği Pek Yakında filmini çekilmeye başladığından beri merakla bekliyordum. Bu merakın oluşmasının en büyük aktörü de Cem Yılmaz'ın film çekimlerine başlamasıyla eş zamanlı olarak İnstagram'da hesap açması ve hatırı sayılır miktarda Pek Yakında filmi ile ilgili gelişmeleri kendi üslubuyla takipçileriyle paylaşması oldu. Paylaşımlar çok ilgi gördü. Cem Yılmaz belki de teaser çalışmasının bir bölümü İnstagram üzerinden başarıyla gerçekleştirdi diyebiliriz.
Film, hayatını korsan DVD satarak kazanan Zafer karakteri etrafında dönüyor. Zafer yasa dışı işlerle uğraşan, başı beladan kurtulmayan ve bu yüzden karısıyla boşanma raddesine gelmiş bir adam. Karısının boşanma kararı almasıyla Zafer değişmeye karar verir. Usülsüz tüm işleri bırakıp film çekmek ister. 1970 yılından beri çekilmeyi bekleyen fantastik fim ''Kötülüğün Sonu-Şahikalar'' filmini figüranlık yaptığı dönemdeki arkadaşlarıyla birlikte çekmeye başlarlar. Ve Zafer'i film çekimleriyle beraber duygusal ve komik bir macera bekler.
Nurgül Yeşilçay, Mazhar Alanson gibi konuk oyuncuların bulunduğu filmde beni en çok etkileyen konuk oyuncu Sunay Akın oldu. Oğlunu Oyuncak Müzesi'ne götüren Zafer orada aynı zamanda müzenin kurucusu Sunay Akın'la karşılaştı ve Sunay Abi o güzel üslubuyla Attila İlhan ile ilgili anektotunu paylaştı. Oyuncak Müzesini gezmiş, hayran kalmış ve Sunay Akın'ı da seven biri olarak bu ayrıntı beni kalbimden vurdu diyebilirim.
Merakla beklediğim filmi vizyona girişinin ikinci gününde böylelikle seyretmiş oldum. Ve film boyunca simidi bitmesin diye yavaş yavaş yiyen Kemal Sunal gibi bitecek endişesiyle seve seve izledim. Eğer Cem Yılmaz olmasından mütevellit yüksek bir ''karnını ağrıtana kadar güldüren komedi filmi'' beklentiniz yoksa beğeneceğiniz bir film olmuş, tavsiye ederim.
Şimdi gelelim sayfama Bunlar Hep PR ismini vermeme sebep olan filmdeki o repliğe ve yansıtılan PR algısına...
Öncelikle filmde yalnızca PR mesleğine değil İletişim'in her alanını yakından ilgilendiren enstantaneler var. Reklamcılık alanında sıklıkla kullanılan ürün yerleştirmeler (pepsi,fruko,yedigün,turkcell) yer alıyor, Cem Yılmaz ürün yerleştirmeyi yaptığı ironik esprilerle eleştirir gibi yaparken güzel yerleştiriyor.
Bir diğer iletişim dalından dikkat çeken ve bizi ilgilendiren enstantane ise, karakterlerden birinin PR olması ve bir oyuncunun imajının toplum önünde zedelenmesi için ona başvurulması. PR olarak görevlendirilen kişi meşhur oyuncuya çeşitli tuzaklar kuruyor ve onu itibarsızlaştırıyor. Zafer karakteri de birçok yerde munzur bir şekilde ''bunlar hep PR'' diyor.
Cem Yılmaz PR mesleğini ele alış biçimiyle mesleği itibarsızlaştırdığıyla eleştirilse de ben pek öyle düşünmüyorum açıkçası. Şu bir gerçek ki, PR'lar itibarı güçlendirmeye dayalı birçok çalışma yaptığı gibi itibarı düşürmeye dayalı da çalışma yapmaktadırlar. Bu tamamen PR'ın etik ve ahlak anlayışıyla ilgili. Ayrıca yalnızca PR mesleğinde değil tüm mesleklerde bu var. Bir trafik polisinin rüşvet aldığı bir sahnenin çekilmesi tüm trafik polislerinin rüşvet aldığı anlamına gelmediği gibi itibarsızlaştırma çalışması yapan bir PR sahnesinin çekilmesi de tüm PR ları yalnızca itibarsizlaştırmaya dayalı çalışma yapan hain bir meslek yapmaz. Meslek hassasiyetine kapılıp savunmaya geçmenin yersiz olduğunu düşünüyorum.
''Thank you for smoking'' filminden hafızama kazınan, ''bu mesleği başarıyla yapmak istiyorsan gevşek bir ahlak anlayışına sahip olmalısın'' repliği geliyor aklıma. Katılırız ya da katılmayız böyle bir bakış açısı var ve görüldüğü üzere yaygın bir durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder